Melih Şabanoğlu
Sanırım Galatasaray’ın bu sezonki en kötü maçıydı dün iç sahada oynadığı Fatih Karagümrük karşılaşması. Öyle ki, Galatasaray maçın kontrolünü ikinci yarının önemli bir bölümünde elinden kaçırdı. Belki de şöyle demek daha doğru olur: Bu sezon ilk defa bir takım kendi oyun gücünü Galatasaray’a kabul ettirdi ikinci yarıda.
Aslında Galatasaray geçen sezon da ligin 14’üncü ve 16’ncı haftalarında iç sahada oynadığı İstanbulspor ve Ankaragücü karşılaşmalarının bir bölümünde maçın kozntrolünü elinden kaçırmış ve rakipleri kendi oyunlarını Galatasaray’a dikte ettirmeyi başarmıştı. Bu düşüşü belki de geçen sezonun ilk yarısında oyunun ve takımın yeni yeni oturmaya başlamasına bağlayabiliriz.
Bu yıl ise biraz daha farklı durum. Açıkçası Galatasaray adına bu sezon dünküne benzer kötü oyunu en son iç sahadaki Manchester United karşılaşmasında görmüştük. Ama bu maçın öncesinde ve sonrasında oynanan Alanyaspor ve Adana Demirspor karşılaşmalarına Galatasaray’ın güçlü oyunları damga vurmuştu. Buradan hareketle bu yılın son maçı olan Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşması öncesinde Galatasaray’ın güçlü bir futbol oynayacağını öngörüyordum. Ama yanıldım, tam tersi oldu.
Bunu nasıl izah etmeli acaba?
Okan Buruk maç sonunda oynanan kötü futbolu üç faktör üzerinden açıklamaya çalıştı:
- Hızlı oynayamamak, özellikle de yavaş pas hızı. Geriden yavaş oyun kurmaya çalışmak.
- Takımın diri olmaması.
- Hareketliliğin az olması.
Kanımca bu nedenleri ikiye indirmek daha doğru olacaktır:
- Fizik kalitede görülen ani düşüş.
- Galatasaray’ın taşıyıcı unsurlarının omurgayı yüklenemez duruma düşmesi.
Bunu biraz açacak olursam; Galatasaray bu sezon ilk defa neredeyse maçın hiçbir bölümünde futbol felsefesinin temel unsuru olan ön alan baskısını yapamadı. Bunun iki temel nedeni vardı.
İlki takımın genel olarak fizik kalitesinin yetersiz olması. Burada, Kerem Aktürkoğlu ve kısmen Dries Mertens hariç özellikle Galatasaray’ın özellikle forvet hattının ön alan baskısı yapabilecek fiziki kuvvete sahip olmadığını söylemek istiyorum.
İkincisi neden ise yanlış saha içi parselasyondu (ki bunun da yine fizik kaliteyle doğrudan bir ilgisi var). Özellikle de savunma hattının rakibi geriye doğru itememesi, buna karşın orta saha hattının fazla ileri gitmesi nedeniyle bu iki blok arasında büyük boşluklar oluştu.
Galatasaraylı futbolcular bu nedenlerden ötürü üçüncü bölgede hiçbir zaman rakip oyuncularla bire bir eşleşme sağlayamadılar, bunun sonucunda da fiziki güce dayalı temaslı oyunlarını rakiplerine kabul ettiremediler.
Sezon başından bu yana kompakt oynamayı başaran nadide takımlardan birisi olan Fatih Karagümrük ise Galatasaray’ın etkisiz ön alan baskısı ve bunun sonucunda oluşan büyük boşluklardan yararlanarak her seferinde geriden çok kolay oyun kurabildi. Artı, tehlikeli pozisyonlar da üretti.
Dolayısıyla şunu söylemek istiyorum: Okan Buruk’un maç sonunda bahsetmiş olduğu yavaş futbol ve hareketsizlik aslında Galatasaray’ın fizik kalitesinin kötü olmasının sonucuydu, kötü oyunun nedeni değil.
Bu çerçevede yazıyı temelde dört alt başlık üzerinden analiz etmeye çalışacağım.
- Kadro istikrarsızlığı.
- Ön alan baskısı ve hızlı hücumlar üzerinden yakalanan pozisyonlar.
- Ön alan baskısında yapılan hatalar.
- Fatih Karagümrük’ün yanlış adam paylaşımı nedeniyle yakaladığı pozisyonlar.
Başlıyorum.
Kadro istikrarsızlığı
Geçen sezon, yaygın söylendiği üzere, sokaktaki simitçiler bile Galatasaray’ın ilk 11’ini ezbere sayabiliyorlardı. Bu yıl ise durum hiç de böyle değil. Bunun iki nedeni var.
İlki dar rotasyona dayalı kadronun hem Süper Lig, hem de UEFA Şampiyonlar Ligi’ni aynı anda götürememesi. Galatasaray bunun yarattığı sorunu en net biçimde Mersin’de Hatayspor karşısında yaşadı ve Şampiyonlar Ligi maçında hırpalanmış kadronun Hatayspor karşısında yenilgiye reaksiyon bile veremediğini gördük. (Ben genel izlenimin tersine bu yenilginin Galatasaray’ın set oyununun yeterince iyi olmamasına bağlanmasını doğru bulmuyorum. Zira yorgun olmaması koşuluyla Galatasaray bence oldukça kuvvetli bir set oyununa sahip.)
İkinci neden ise Galatasaray bu sezon, şöhretleri ve buna bağlı olarak yıllık kazançları oldukça yüksek oyuncularından (sırasıyla Angeliño, Sergio Oliveria, Tanguy Ndombélé, Hakim Ziyech, Tetê, Wilfried Zaha ve Mauro Icardi) istikrarlı bir katkı alamadı, alamıyor. Paradoksal olarak Galatasaray bu sezon en büyük katkıyı başta Sacha Boey, Abdülkerim Bardakcı ve Kerem Aktürkoğlu olmak üzere yıllık kazançları göreceli olarak düşük oyuncularından aldı.
Bu bizi iki şeye götürüyor. Transfer politikası ve sezon planlamasının kötülüğüne ilk olarak. Sonra da bazı şöhretli oyuncularının profesyonel gibi yaşamamalarına. (Bilindiği gibi sık tekrarlanan ve neredeyse geçmek bilmeyen sakatlıklar, performanslarda görülen ani ve büyük dalgalanmalar çoğunlukla profesyonel biçimde yaşamamayla ilintilidir. Pazar günü alınabilecek bir yenilgi sonrasında Galatasaraylı futbolcuların profesyonel yaşamları daha çok ve daha sık kamuoyunun gündemine gelmeye başlayabilir.)
Ön alan baskısı
Galatasaray’ın ikinci bölgede yaptığı baskıyla topu kazanıp gol üretmesi, ya da tehlike yaratması daha önceki maçlardan sıkça aşina olduğumuz bir görüntüydü. Keza hücum fazının belirli bir sekansında oldukça hızlı oynayarak pozisyona girme. Galatasaray dün bu iki kategoride sezonun en kısır maçını oynadı.
Maç boyunca Galatasaray sadece bir kez ön alan baskısıyla pozisyona girebildi ve bunu finalize edebildi. İki kez de finalize edebildiği hızlı hücum üretebildi. Şimdi sırasıyla bunları ele alacağım.
Dakika 9,25. Sacha Boey rakip yarı sahada Levent’le girdiği iki mücadelede ayakta kalarak topu kazanıyor ve hemen sağındaki Ziyech’e pas veriyor. Ziyech topu soluna çektikten sonra iç koridora hareketlenen Boey’yi görüyor, o da en sağdaki Mertens’i. Mertens yerden ceza sahasına oynuyor. Bu topa ön alana hareketlenen Aktürkoğlu gelişine vuruyor, bu şut uzak direğin yanından dışarı çıkıyor (aşağıdaki fotoğraf).
Galatasaray maç boyunca ön alan baskısı sayesinde yarattığı ve finalize ettiği tek tehlikeli pozisyona bakıyoruz. Boey’nin kaptığı top sonrasında gelişen bu hücumda Mertens (daire içinde) ceza sahasına yerden oynuyor. Aktürkoğlu (dikdörtgen içinde) bu pası gelişine kaleye gönderecek, ancak top yandan dışarı çıkacak. (Kaynak).
Hızlı hücumlar
Hızlı hücumlara gelince. Galatasaray finalize edebildiği ilk hızlı hücumunu 64’üncü dakikada gerçekleştirebildi.
Dakika 63,36. Galatasaray yarı sahasında Kerem Demirbay topu geriye, Bardakcı’ya oynuyor. O da yüksek bir topla sağdan bindiren Ziyech’i kaçırıyor. Bardakcı’nın kendisine gönderdiği bu yüksek topu kontrol eden Ziyech ceza sahası içinde boş durumdaki Cédric Bakambu’ya veriyor (aşağıdaki fotoğraf). Onun vuruşunda top yakın direğin yanından dışarı çıkıyor.
Galatasaray ilk hızlı hücumuna bakıyoruz. Bardakcı’nın yüksek topuyla buluşan Ziyech (daire içinde) ceza sahasına girip Bakambu’ya kilit pas veriyor. Boş durumdaki Bakambu (dikdörtgen içinde) bu pası şutluyor, ancak top yakın direğin yanından dışarı çıkıyor. (Kaynak).
İkinci hızlı hücum, dakika 73,46. Galatasaray yarı sahası ortasında taç çizgisine yakın yerde Ndombélé pas arası yaparak çizgi üzerindeki Boey’yi görüyor. Boey önündeki rakibinden sıyrılıp Bakambu’yla oynuyor ve ileriye doğru koşusunu sürdürüyor. Bakambu da Boey’nin bu koşusunu ödüllendiriyor. Boey topu yerden Fatih Karagümrük ceza sahasına gönderiyor. Tetê topun üzerinden atlayınca Aktürkoğlu boş durumda şut atma fırsatı yakalıyor (aşağıdaki fotoğraf). Bu şut Fatih Karagümrük sağ beki Frédéric Veseli’nin ayağına çarparak kornere çıkıyor.
Galatasaray’ın maç boyunca yapabildiği ikinci hızlı hücumuna bakıyoruz. Bakambu’nun kaçırdığı Boey (daire içinde) topu yerden ceza sahasına gönderiyor. Bu topla buluşan Aktürkoğlu (dikdörtgen içinde) şutunu çekiyor, ancak bu şutta top Fatih Karagümrük sağ beki Veseli’nin ayağına çarparak kornere çıkıyor. (Kaynak).
Buraya aldığı üç hücum vesilesiyle küçük bir noktaya da değinmek istiyorum. Galatasaray dünkü maçta akan oyunda rakip ceza sahası içinden sadece beş kez şut çekme fırsatı yakalayabildi. Bunların üçünü Aktürkoğlu, diğer ikisini ise Ziyech ve Bakambu rakip kaleye gönderdi. Bu beş şutun üçü kaleyi buldu. Bunlardan birisi gol oldu, birini rakip kaleci Emre Bilgin kurtardı, diğerini ise rakip sağ bek bloke etti. Sadece bu veriler bile ön alan hareketliliği bakımından Aktürkoğlu’nun Galatasaray’ın en tehlikeli oyuncusu olduğunu çok iyi ortaya koyuyor.
Yanlış ön alan baskısı
Galatasaray maç boyunca ön alan baskısında sıkça eşleşme hatası yaptı ve Fatih Karagümrük’e kolayca çıkabileceği boş alanlar bıraktı.
Buraya üç örnek alıyorum.
İlk örnek, dakika 13,58. Victor Nelsson’un Mertens’e atmak istediği pas Levent Mercan’a gidiyor. Mercan gerideki Ibrahim Dreseviç’le paslaşıyor. Burada Marcus Rohdén de çizgiye yanaşıyor, Boey onu marke etmeye çalışırken (aşağıdaki fotoğraf) topla buluşan Levent Mercan sol çizgiden bindiren Can Keleş’i kaçırıyor.
Galatasaray’ın yanlış adam paylaşımlarından birisine bakıyoruz. Top ayağında olan Dreseviç (daire içinde) yanlış adam paylaşımı nedeniyle kolayca Levent Mercan’a (dikdörtgen içinde) oynayabiliyor. O da hızla yüzünü Galatasaray kalesine çevirip soldan bindiren Can Keleş’i kaçıracak. (Kaynak).
Can Keleş Galatasaray ceza sahasına girip yerden kaleye doğruyu sert bir top gönderiyor. Bu topu Günay Güvenç yatarak kornere çeliyor. Burada Günay Güvenç topa müdahale etmese arka direkte boş olan Ryan Mendes’in gol atması işten bile değildi. Zira Barış Alper Yılmaz Mendes’i gözden kaçırmış durumdaydı.
Bu pozisyonda Mertens dışında doğru markaj yapan tek bir Galatasaraylı oyuncu yok. Hepsi tutmaları gereken oyunculara oldukça uzak durumda. Mertens top ayağında olan Dreseviç’in pas açısını kapatarak onu Levent Mercan’a oynamaya yönlendiriyor. Ancak burada Ziyech Mercan’ı kapatamıyor ve onun topu almasını önleyemiyor. Torreira ise Mertens’in pas açısını kapattığı Sofiane Feghouli’yi marke etmek istiyor. Bu nedenle sol çizgide Rohdén boş kalıyor. Bu da Boey’nin asıl tutması gereken Can Keleş’i bırakarak onun üzerine gitmesine yol açıyor. Can Keleş de Nelsson’un kendisine uzak olmasından yararlanarak Levent Mercan’ın yüksek topunu kolayca kontrol edip Galatasaray kalesine yönelebiliyor.
Yine Levent Mercan
İkinci örnek; dakika 20,19. Demirbay uzun oynayarak Icardi’yi kaçırmak istiyor. Bu topu Dreseviç kafayla Davide Biraschi’ye indiriyor. Biraschi-Mercan-Rohden ve Dreseviç üzerinden top Levent Mercan’a geliyor (aşağıdaki fotoğraf).
Kaynak).
O da uzun oynayarak en uçtaki Kevin Lasagna’yı kaçırıyor. Burada Nelsson topu kesmek istiyor, ancak bu müdahalesi yetersiz kalıyor. Lasagna topuk pasıyla Can Keleş’i görüyor. O da sağındaki Valentin Eysseric’i. Eysseric Mendes’i kaçırmak istiyor, ama pası biraz hızlı.
Cümbür cemaat öne
Son ve Galatasaray adına en can sıkıcı örnek. Dakika 41,06. Fatih Karagümrük yediği gol sonrasında santra yapıyor ve topu geriye oynuyor. Galatasaray’ın orta saha ve forvet oyuncuları ön alan baskısı yapmak için öne koşmaya başlayınca bloklar arasında çok büyük bir boşluk ortaya çıkıyor ve Karagümrüklü oyuncular bu boşluğu hemen dolduruyorlar. Biraschi sağ öndeki Mendes’e oynuyor (aşağıdaki fotoğraf).
Galatasaray, Fatih Karagümrük’ün yaptığı santra sonrasında baskı yapmak için cümbür cemaat öne koşunca orta sahasında devasa bir boşluk ortaya çıkıyor, böylece Fatih Karagümrük 3’e 3 hücuma çıkıyor. (Kaynak).
Mendes topu kontrol edip Eysseric’le al-ver yapıyor. Sonra da solundaki Rohdén’le verkaça girip Galatasaray ceza sahasına dalıyor. Burada Mendes’i Barış Alper Yılmaz rahatsız ediyor, bu sayede top Mendes’in ayağından biraz açılıyor, açılan bu topu da Günay Güvenç yere yatarak önlüyor.
Yanlış adam paylaşımı
Galatasaray’ın yaptığı yanlış adam paylaşımı nedeniyle Fatih Karagümrük maç boyunca birkaç kez tehlike üretme şansı buldu. Buraya tek örnek alıyorum.
Dakika 75,28. Karagümrük hücumunda Bardakcı topu yüksek oynayarak uzaklaştırmaya çalışıyor. Biraschi bu topu kesiyor, Veseli de Galatasaray ceza sahasına doğru şişiriyor. Lasagna Nelsson’dan önce topu kontrolüne alıp biraz gerisindeki Flavio Paoletti’ye veriyor. Bu sırada Can Keleş Galatasaray ceza sahasına boş koşu yapıyor ve bu koşu Boey’nin gözünden kaçıyor (aşağıdaki fotoğraf). Böylece Can Keleş Galatasaray kalecisi Günay Güvenç’le karşı karşıya kalıyor.
Fatih Karagümrük’ün maç boyunca Galatasaray kalesini bulan ilk şutuna bakıyoruz. 97 sırt numaralı Flavio Paoletti’nin (daire içinde) kaçırdığı Can Keleş’in (beyaz dikdörtgen içinde) şutunu öne çıkan Galatasaray kalecisi Günay Güvenç (kırmızı dikdörtgen içinde) yatarak önleyecek. (Kaynak).
Burada Günay Güvenç yere yatarak Can Keleş’in şutunu çeliyor.
Sonuç
Son bölümde üç konu üzerinde durmak istiyorum. İlki Galatasaray’ın dün sol iç koridorda oynayarak neredeyse bütün Fatih Karagümrük hücumlarını yönlendiren Levent Mercan’a bir çözüm üretememesi. İkincisi Galatasaray’ın Alanyaspor ve Adana Demirspor maçındaki oyunuyla dün Fatih Karagümrük karşısındaki futbolu arasındaki radikal fark. Üçüncüsü de Galatasaray’da takımın ileriye taşıyan unsurların sayıca çok az olması.
Levent Mercan henüz 23 yaşında olmasına rağmen Fatih Karagümrük’ün kaptanlığını üstlenmiş önemli bir oyuncu. Dünkü maçta Fatih Karagümrük neredeyse bütün akınlarını onu sol iç koridora gelerek yaptığı çıkışlar üzerinden gerçekleştirdi. Galatasaray ise buna karşı neredeyse hiç çözüm üretemedi. Burada ilk olağan şüpheli elbette ki Ziyech, ikincisi de oyunda olduğu bölüm içinde Mertens.
Galatasaray’ın dünkü serbest düşüşüne gelince. Bunu özellikle pas isabet yüzdesi ile 10 ve üzeri pas dizisi üzerinden ele almak istiyorum. Galatasaray Alanyaspor karşılaşmasında yüzde 88 pas isabetiyle oynarken maç boyunca 14 kez 10 ve üzeri pas dizisi gerçekleştirmişti. Galatasaray keza Adana Demirspor karşısında da yüzde 87 pas isabetiyle oynamıştı. Bu maçta Galatasaray yine 14 kez 10 ve üzeri pas dizisi gerçekleştirmişti.
Dün Galatasaray’ın hem pas isabeti, hem de 10 ve üzeri gerçekleştirdiği pas dizisinde radikal biçimde geriye gittiğini gördük. Fatih Karagümrük karşısında Galatasaray’ın pas isabeti yüzde 79’a geriledi. Galatasaray bunun yanı sıra tüm maçta sadece yedi kez 10 ve üzeri pas dizisi gerçekleştirebildi.
Bu üçü arasında Galatasaray’ın önde en az top kazandığı maç da yine Fatih Karagümrük karşılaşması oldu; Galatasaray Karagümrük karşısında önde sadece sekiz kez top kazanabildi. Oysa bu sayı Alanyaspor karşılaşmasında 13 idi.
Futbol kamuoyu bugüne kadar Galatasaray’ın pas isabet yüzdesini bir şekilde santrfor arkasında kimin oynadığıyla eşleştirmeye çalıştı. Buna göre eğer santrfor arkasında Aktürkoğlu oynuyorsa Galatasaray’ın pas isabet yüzdesi bu oyuncunun yaptığı aşırı top kayıpları nedeniyle düşüyordu. Burada Mertens oynayınca ise durum değişiyor ve Galatasaray yüksek isabetli pas oyunu oynayabiliyordu.
Dünkü maç bunun bir klişe olduğunu bir kez daha gösterdi bize. Zira dün santrfor arkasında görev yapan Mertens yüzde 73 pas isabetiyle oynarken Aktürkoğlu’nun pas isabeti yüzde 81 olarak gerçekleşti.[1]
İkinci olarak bahsetmek istediğim konu Galatasaray’ın taşıyıcı unsurlarının sayıca çok yetersiz olması.
Daha önce birçok kez değinmeye çalıştım. Galatasaray’ın orta saha yapısı takımın merkezini ileriye taşıyabilen bir orta saha değil. Galatasaray’da takımın merkezini ileriye sadece kanatları taşıyabiliyor. Ancak bu, Galatasaray’ın kanatlarında görev yapan bütün oyuncuların takımın merkezini ileriye taşıdığı anlamına da gelmiyor. Sorun şu ki, Galatasaray’da takımı istikrarlı biçimde ileriye taşıyabilen sadece iki oyuncu var: Sacha Boey ve Kerem Aktürkoğlu.
Aslında Galatasaray’ın hücumda yaşadığı verimsizliği belki de buradan okumak yerinde olacaktır. Ben bu açıdan burada bir kehanette de bulunmak istiyorum: Galatasaray pazar günü oynayacağı Fenerbahçe maçında takımın omurgasını taşıyabilmek için Boey-Aktürkoğlu ikilisine başka futbolcuları ekleyemezse yılı büyük bir hüsranla kapatabilir.
[1] Aktürkoğlu dünkü maçta forvet bölgesinde en yüksek pas isabetiyle oynayan futbolcuydu Galatasaray’da. Daha fazla bilgi için, https://www.sofascore.com/fatih-karagumruk-galatasaray/llbseZb#11450193
Melih Şabanoğlu kimdir? Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep. Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu. Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi. Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani’den Galatasaray Spor Kulübü’ne Türkiye’de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var. Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor. |